Büyük Usta Osman Şahin'in Dünya Öykü Günü Bildirisi!
Değerli öykü yazarımız Osman Şahin'in 2009 Dünya Öykü Günü Bildirisini sizlerle paylaşmak istiyoruz. "...En eski çağlardan beri ölümsüzlüğün ne olduğunu arama
tutkusuna kapılan insan soyu, ölümsüzlüğün, kendi öz yaratısı
“sanat” olduğunu anlamıştır.
Öykü, insanlığın en yaratıcı söz
sanatıdır.
Doğa kendi yasalarına göre işler, öykü ise, insanlığın
temel yasalarını ölçüt alır kendine, ona göre yazılır. İçinde insan olmayan bir
öykü düşünülemez.
Öykü sözcüklerle yazılır. Sözcükler birer sestir, birer
güçtür. Her sözcük bir doğumdur, bir tomurcuk coşkusudur, yaşama yeniden
bağlanmadır. Yıllanmış seslerdir sözcükler, yıllanmış coğrafyalardır.
Milyonlarca ağzın, dilin, soluğun sıcaklığını ve nemini taşırlar. Her sözcük bir
düşünce taşır içinde.
“Söz” insandır.
“Söz” insana bir şey anlattığı sürece
‘söz’ dür, anlatmıyorsa ‘boş laf’tır.
Öykünün kendine özgü kuralları, kurgusu, dili ve
derinliği vardır. Öykü yaşamdaki gerçeklikle aynı olsun diye yazılmaz. Öykü
gerçeği ile yaşam gerçeği birbirine uymaz. Görünenler, yaşananlar bir fotoğraf
gerçeği ile yazılırsa bu öykü olmayacak, gazetecilik olacaktır. Öykü,
yaşadığımız gerçeklerden bağımsızdır ve dış dünyayla bir ayrılık taşıyacaktır.
Yazar, yaşadığı çağın tanığıdır; kendi payına düşeni
yazar ama yazdıkları ne kendi yaşamının tamamıdır, ne de
görebildiklerinin…
Yazar, yüreğini dünyaya, topluma kapatamaz.
“Yazarın ayakları ne denli kendi toprağındaysa, kulakları da yeryüzünde
olacaktır” diyor Yaşar Kemal. Yazarın içinde
beslediği, büyüttüğü temel gerçek, insan duygusu ile insan gerçeğidir.
Montaigne’in: “Bir insanda yeryüzü insanlığının bütün halleri gizlidir”
sözünün önemini, yazar herkesten iyi bilir; her insanın içinde bir
“Hamlet’ olduğunu, sıradan insanların başını kaldırmaya hakkı
olduğunu da…
Yazar, edebiyatın sürekliliği içinde düşüncelerini,
birikimlerini, algılarını akıl süzgecinden geçirerek özümseyen, onları kağıda
dökerek, öykü yokuşunda sürekli koşmaya çalışan kişidir. Sözcüklere ruh
verendir, bir sözcük damıtıcısıdır. Öykü kıvamını, sözcüklerin kaynaşmasını
sabırla bekler. Yüreğinden, aklından geçen sözcüklerin, okurların yüreğinden de
geçeceğini, onu sarsacağını, ürperteceğini bilir.
Yaşlı insan yüzleri geçmişin aynaları sayılır. Her çeşit
insan yüzü, duyulan birkaç çekirdek söz, ağır çalkantılı yaşamlar, çarpık
ilişkiler, savaşlar, afetler, acılar, ihanetler, analık duygusu, korku, ölüm ve
aşk gibi temel insanı duygular, yazarın yüreğinde büyük anaforlar, patlamalar
yapar. Tohumlanma, çimlenme başlar. Derken, yüzlerce sözcüğün kanından, canından
oluşan, başında, sonunda ve ortasında hep ‘insan’ olan
‘öykü’ çıkar ortaya. İnsanın derinine inmeyen, yalnızca süslü
sözcüklerin cilasıyla yetinilerek yazılmış öyküler kanımca kalıcı olmayacaktır.
Zaman kadar eski, zaman kadar genç,
Ilyada ve Odysseia gibi iki büyük destanın
yaratıcısı, İzmirli yurttaşımız Homeros’tan günümüze,
birbirinden coşkulu, güzel, kanatlı sözlerle anlatı geleneğimizi taçlandıran
Ömer Seyfettin, Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Kemal,
Yaşar Kemal ve daha pek çok büyük, soylu yazarlarımızı saygıyla anıyor,
selamlıyorum.
Dillerimiz, kültürlerimiz, yaşantılarımız farklı olsa da,
öykülerimizin kardeş olduğunu yineliyorum.
DÜNYA ÖYKÜ GÜNÜ’nün bütün öykücülerimize ve öykü
severlere kutlu olmasını diliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder